Pardus Hep Sürsün…

2005 sonlarında GNU/Linux ile ilgilenmeye başladığımda kardeşim bana bir arkadaşının Linux ile ilgilendiğini ve kurmak istersem bir CD getirebileceğini söyledi. Ertesi gün elinde üzerinde keçeli kalem ile “pardus” yazılı olan bir CD ile çıkageldi. CD’yi evirip çevirdikten sonra şöyle sormuştum: “Hani oğlum Linux getirecektin. “Pardus”  yazıyor bunun üstünde:) Kardeşimin Linux bilgisi ise o zamanlar benden bir tık fazla idi. “Linux’muş bu işte…Bizimkiler yapıyormuş” diye cevap verdi.Ben gene de pek tatmin olmadım ve gidip “Gelecek Linux 3.0” dağıtımını satın aldım ve ilk deneyimimi bu dağıtım ile yaşadım. Daha sonra bir süre Mandriva LE 10.1 dağıtımını kullandım. İtiraf etmeliyim ki o zamanlar kullanma şeklim, 15 dakika açıp kurcaladıktan sonra Windowsu açma şeklinde oluyordu:) Mandriva’ya biraz daha ısınıp ekran kartının sürücülerini kurmaya çalışıp bilgisayarı onlarca defa göçerttikten sonra hevesim biraz kırılır gibi olsa da 56k modem ile internete bağlanmayı başarınca keyfim yerine geldi.

Sonra 2006 nisan ayında EMO’nun Ankara’daki kurslarından birine katıldığımda kurs dokümanları ile birlikte bana verilen Pardus 1.0 cd’si ve Özgür Yazılımlar ile ilgili bilgiler Pardus kullanmaya karar vermeme neden oldu. İşyerinde Windows’un yanına Pardus’u kurarak denemeye başladım. Zaman zaman bazı ofis işlerini Pardus ile görmeye çalıştım. Yazıcı sürücüleri ve çizim programı konusundaki imkansızlıklar Pardus’u tam zamanlı olarak kullanmama engel olsa da işyerinde geçirdiğim süre GNU/Linux’u sevmeme ve GNU/Linux’un tutkunu olmama yetti.

Pardus 2007 sürümü çıktığında ise resmen büyülenmiştim. ATI Radeon 9550 ekran kartımın 3D desteğini forum.pardus-linux.org’daki bilgiler sayesinde etkinleştirince dünyalar benim olmuştu. Tamamen GNU/Linux kullanımına geçme ve Windows’u hayatımdan çıkartma düşüncesi ilk defa Pardus 2007 sayesinde kafama girdi. bu aşamada da bunu beceremedim ama Pardus ve KDE 3 bu aşamada kalbimde yer etti.

Pardus’tan kopuşum ise Pardus’un KDE 3’ten KDE 4’e geçtiği ve Ubuntu’nun popülerliğinin hızla arttığı bir devrede gerçekleşti. Ana dağıtım olarak Ubuntu kullanırken Pardus ile göz temasımı kaybetmemeye gayret ettim. Uzun süreli olarak kullanmasam da her yeni Pardus sürümünü indirip bilgisayarıma kurmaktan da geri kalmadım.

İlk KDE4 şaşkınlığını üzerimden atarak Pardus’a yeniden alıcı gözü ile baktığımda şunu gördüm. Pardus, KDE4’lü dağıtımlar içinde gerçekten en sağlamlarından biri idi. Kubuntu, Mandriva  ve Mageia gibi dağıtımları deneyenler bunu görmüşlerdir sanırım.

Şudur budur, şöyle yapılsa iyi olur böyle yapılsa kötü olur, paket deposu daha geniş olsa, filan yazılımın yerine falan özgür yazılım kullanılsa daha iyi olurdu falan filan…Geçen bunca yıla baktığımda şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Pardus, Türkiye’de GNU/Linux’un görünürlüğünü artırarak insanların bilinçlenmesini sağlamıştır. Brezilya’da, Rusya’da, İspanya’da olsa baş tacı edilirdi, bütün okullarda ve devlet dairelerinde kullanılırdı. Bu ülke 2001 eknomik krizinde bilmem kaç tane bankayı kucağında buldu ve bunların hortumcularının milyarlarca dolar zararını cebinden, ekmeğinden, ömründen artırdığı  para ile kuruşu kuruşuna ödedi. Pardus banka hortumlamadı, aynı zamanda bir üretim aracı olan işletim sistemini toplumun yararına kullanarak  kendine harcanan parayı sonuna kadar hak etti.

Pardus projesi hakkında ortalıkta dolanan belirsizlik bulutuna aldırmadan ve polemiğe girmeden sadece bunları yazmak istedim.

Pardus hep sürsün!

Pardus Hep Sürsün…” üzerine 2 yorum

  1. Pardus KDE dağıtımlar arasında önemli bir yere ait bence de. Köstek olmak yerine destek olunsa çok büyük yere gelecektir. Düşüncelerinize katılıyorum..

Yorum bırakın